Yazar Zümra Elmas: Geleceğin İddialı Yazarlarından Biriyim!



    

Yazarlık alanına, oldukça etkileyici bir kitap ile giriş yapan Zümra Elmas, Haber Herkesin'in sorularını yanıtladı. Sayın Elmas, eğitim hayatında olduğu gibi yazın dünyasında da bir yerlere gelmek istediğini söyledi.








Öncelikle sizleri tanımak istiyoruz. Kimdir Zümra Elmas?

Elbette. İsmim Zümra Elmas, 26 yaşındayım. Yakın zamanda Kocaeli Üniversitesi İşletme ve Anadolu Üniversitesi Adalet bölümü mezunu oldum. Şimdi ise Sakarya Üniversitesi İşletme Anabilim dalı üzerine yüksek lisansımı yapıyorum. Geleceğin ise iddialı yazarlarından biriyim.


Yazarlık alanına nasıl giriş yaptınız? Sizleri bu yöne ileten şeyler nelerdi?

İlkokul üçüncü sınıftan beri ünlü bir yazar olmak benim en büyük hayalim. Şimdi şey diyeceksiniz “Dokuz yaşında çocuk da yazarlıktan ne anlarmış?” öyle değil mi? Ama hayat bizi farkında olmadan bir alanda yoğuruyor ve biz aslında elimizde olmadan oraya meyil ediyoruz. Benim bu yaşıma kadar hayalim değişime uğramadı ve baki oldu. Eğitim hayatım boyunca kalemimin mürekkebi sağlam olduğundan dolayı pek çok kez kompozisyon ve şiir ödülleri aldım. Ama beni buna yönlendiren pik noktası babamın kalp krizi geçirip İstanbul’a tedavi için gelmesiyle başladı. Ben, babamın amcasından ilham almıştım. O dönem babam tedavi görürken ziyaretine yazar olan amcası geliyordu ve insanlar onun muhabbetinden öylesine lezzet alıyorlardı ki herkes etrafına toplanıyordu. Oturacak yer kalmayıp onu ayakta dikilerek dinlemeye çalışıyordu. Donanımı, bilgisi, sohbeti tek kelimeyle muazzamdı ve o gün bende onun gibi olmak istediğime karar vermiştim.


Her yazarın zorlu bir hayatı olduğu ve bu zorlu hayatın onlara yazarlık gibi bir güzelliği sunduğu düşüncesi vardır. Sizce bu düşünce doğru mu?

Böyle bir genelleme yapmak ne kadar doğru emin değilim. Herkes gül bahçelerinde el bebek gül bebek yetişmediği gibi, aynı zorluklarla da sınanmadı. Lakin bildiğim bir şey varsa o da sancılı ve acılı süreçlerden geçen meyvelerin elbette ki dalından tutulup hazır alınanla aynı kefeye konulmaması gerektiğidir. Yani demek istediğim şu ki artık günümüzde parası olan herkes çok rahat kitap çıkarıp, yazar olabiliyor. Benim için önemli olan gerçek anlamda o sıfatı hak edebilmek ve içini doldurabilmektir.


Kitabınız ‘Narsist Piç ile İmtihan’ tam olarak neyi konu alıyor? Okurlarınıza neyi iletmek istediniz?

Kitabım narsist bir erkeğin şiddetine maruz kalan ancak onu sevgisiyle, merhametiyle düzelteceğine inanan genç bir kadının dramını anlatıyor. Bu kitaptaki mesaj yoğunluğu daha çok kadınlara hitap ediyor. Okurlarıma iletmek istediğim üç ana mesajım var. İlki, içlerindeki o gücü bulmak onu açığa çıkarmak için birilerine ihtiyaç duymamaları, ikincisi erkekleri kurtuluşa giden bir cennet yoluymuş gibi görmemeleri ve son olarak tam kırılma noktası yaşadığı yerde aslında bir kadının eskisinden çok daha sağlam ve güçlü ayağa kalkacaklarına inanmalarıdır.





Yazarlık serüvenine devam etmek için, diğer yeni kitaplarınızın çalışmasına başladınız mı? Bundan sonra neler yapmak istiyorsunuz?

Elbette! İkinci kitabım bomba gibi geliyor. Gelecekte olacaklar için sabırsızlanıyorum. Şimdilik yüksek lisansım devam ediyor, hedefimde doktoraya başlamak var. Fakat kısaca “Akademik alanda ilerlemek, bunun yanında yazarlık kariyerimi de devam ettirmek istiyorum.” diyebilirim.


Yazarların kimi gece, kimi ise gündüz yazı yazmaya önem gösteriyorlar. Sizin için böyle bir zaman dilimi var mı? Hangi zamanlarda yazı yazıyorsunuz?

Kesinlikle buna katılıyorum. Sabah vakti dinç bir şekilde uyanmış ve zihnimin açık olmasına rağmen en çarpıcı sözcüklerimi, cümlelerimi hep geceleri yazdım. Bu benim için oldukça ilginç bir tecrübe oldu. Anlayacağınız şu ilham perileri bana ışıltılarını geceleri saçıyor :D


Yazı yazarken sizi zorlayan etmenler ile karşılaştınız mı? Bunları aşmak için neler yaptınız?

Tabi ki karşılaştım. Kitabım ismi ve konusu bakımından sıra dışı. Benim için bunu göğüslemek hiç de kolay olmadı. Çünkü bu tarz bir kitap yazmak cesaret işi aynı zamanda sağlam bir psikolojiye de sahip olmak gerekiyor. Kitabımın bazı yerlerini yazarken gözlerimin dolarak klavyeyi tırmaladığımı biliyorum. Ancak, kitabı bitirdikten sonra da ne yazık ki zorlukları bitmiyor. Başvurduğum altı yayınevinin dört tanesinden “RED” aldım ama yılmadım. Hatta reddedilmek benim şevkimi daha çok perçinledi. Sonunda gördüğünüz gibi hedefime ulaştım. Bu zorlu süreçte ailem en büyük destekçim oldu. Bir insanın ailesi her şeyidir.


Bir söz, bir cümle bile bıraktıysanız bu dünyaya edebiyatın kalesi için bir tuğla da siz koydunuz demektir. Siz bir kitap çıkartarak edebiyata güzel bir katkı sağladınız. Bu konu hakkında ne söylemek istersiniz?

Böyle bir atılımda bulunmak inanılmaz heyecan verici! Henüz yolun en başındayım ve bence yazmak başlı başına bir macera. Çünkü yazmaya başladığınız andan itibaren yazar kimliğinden arınır ve artık karakterlerin birer gözlemcisi olur. Yarattıklarınız bir de bakmışsınız ki yazarın himayesinden çıkmış. Devamında ise olaylar akıp gider. Umarım güzel bir katkı sağlamışımdır ve okurlarım da benimle aynı keyfi alırsa daha mutlu olacağım.


Okumadan kitap yazılır mı? Yoksa yazılmaz mı? Siz hangi düşünceyi savunuyorsunuz? Neden?

Benim düşüncem genel olarak birikim olmadan, insanların duygu ve düşüncelerini doğru analiz edip, zevk ve ihtiyaçları doğrultusunda karşılık verilmeyen bir alanda başarılı olunamayacağıdır. Kitap, gazete, dergi vb. sayfaları merak edip karıştırmayan, her türlü değişim ve gelişimden kendini sakınan, kendi düşünce kalıpları içinde sıkışıp kalmış birinin Nasrettin Hoca misali bu yola “Ya Tutarsa” mantığıyla girmesi sizce ne kadar mantıklı?


Son olarak okurlarınız ve sizi sevenlere buradan neler söylemek istersiniz?

Sizlere destek olup yüreklendirmek yerine zehirli sözleriyle zarar veren, değersizleştirip aşağı çeken, duygu ve düşünlerinizi manasız aynı zamanda tuhaf bulan insanları hayatlarından kesip atmalarını, hayatlarının kendilerine has (özel) olduğunu ve bunu başkalarının kitabına göre yaşayıp ziyan etmemelerini tavsiye ederim.








Röportaj: Erkan Birlik